30 Ocak 2009 Cuma

ANNEMDEN GELEN İLK MİMİM





YAPTIĞIM 4 İŞ


1-)ÖĞRENCİ OLMAK

2-)FUTBOL OYNAMAK

3-)WEB TASARIMI VE BİLGİSAYR PROGRAMCILIĞI YAPMAK

4-)ANNEMİN BLOGU İÇİN AMATÖR FOTOĞRAFÇILIK YAPMAK :-)


DEFALARCA İZLEMEKTEN SIKILMAYACAĞIM 4 FİLM


1-)GEÇMİŞİN İNTİKAMI

2-)KUTSAL DAMACANA

3-)RECEP İVEDİK

4-)MATRİX


YAŞADIĞIM 4 YER


1-)İSTANBUL

2-)ADANA

3-)CEYHAN

4-)BURSA


İZLEDİĞİM 4 TELEVİZYON PROGRAMI


1-)ANINDA GÖRÜNTÜ SHOW

2-)ÇOK GÜZEL HAREKETLER BUNLAR

3-)BEYAZ SHOW

4-)50 SARIŞIN :-)


TATİL İÇİN GİTTİĞİM 4 YER


1-)BODRUM

2-)KUŞ ADASI

3-)ANKARA

4-)ADANA (AMA NERESİNİ GEZDİĞİMİ BENDE BİLMİYORUM)


EN SEVDİĞİM 4 YEMEK


1-)PİZZA

2-)İSKENDER

3-)KÖFTE

4-)PİLAV


HEMEN ŞİMDİ OLMAK İSTEDİĞİM 4 YER


1-)MİAMİ (AMERİKA)

2-)LONDRA (İNGİLTERE)

3-)AMSTERDAM(HOLLANDA)

4-)LAS VEGAS (AMERİKA)


BİR YAĞMUR DAMLASI OLSAYDIM DÜŞMEK İSTEDİĞİM 4 YER


1-)MİAMİ KUMSALI :-)

2-)MATEMATİK KİTABI :-)

3-)50 SARIŞININ ORTASI :-)

4-)ANADOLU ATEŞİ


BENİMDE 5 KİŞİ SOBELEMEM GEREKİYORMUŞ.






5-)BENİ YENİ İZLEMEYE ALAN MALLA

28 Ocak 2009 Çarşamba

DÜNYANIN 7 HARİKASI


ARTEMİS TAPINAĞI

Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini, Olimpos'taki Zeus Heykelini, Rodos Kolossusu'nu, yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim." diye yazmıştı.

Tanrıça Artemis adına ilk türbe M.Ö.800'lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemis'iyle aynı değildi. Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı. Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı.

Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal birtaş vardı. Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşaa edilmiştir. M.Ö.600'lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşaa etti.

Lidya kralı Croesus, M.Ö.550'de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti. Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu. Croesus, mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı. Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi. Masif bir çatı, yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu.

M.Ö. 356'da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu. Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopas'lı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı. Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak, 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi. Tavanı, yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu. İnşaat 120 yıl sürmüştü. Büyük İskender M.Ö.333'de Efes'e geldiğinde tapınağın inşaası hala devam ediyordu.


BABİL'İN ASMA BAHÇELERİ

M.Ö. 450'li yıllarda tarihçi Herodot "Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar." demiştir. Herodot, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu belirtmiştir. İç duvarlar, dış duvar kadar kalın değildi. Duvarların içinde som altından yapılmış büyük heykeller bulunan kaleler ve tapınaklar vardı. Şehrin içinde ünlü Babil Kulesi vardı. Bu kule, Tanrı Marduk'a yapılan bir tapınaktı ve cennete ulaşmak için göğe doğru yükseliyordu.

Babil, M.Ö. 605'den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır. Daha zayıf bir rivayete göre ise M.Ö. 810 yılından itibaren 5 yıl hüküm süren Asur kraliçesi Semiramis tarafından yapılmıştır.
Bahçeler Nebuchadnezzar'ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı.Amytis, Medes kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya'nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırdı.

Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun M.Ö. birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Zincir pompa, biri yukarıda, diğeriyse su kaynağında bulunan iki büyük volana gerili, üzerinde kovalar bulunan bir sistemdi. Nehirden dolan kova yukarıya çıkıyor içindeki suyu havuza boşaltıp tekrar nehre dönüyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.

Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.

İstilalar yüzünden sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra sönmeye başlamış, M.S. 5 ve 6. yüzyıllarda kumlara gömülmüş ve bir kum dağı haline gelmiştir. Bu şehrin, içindeki tapınakların ve asma bahçelerin kalıntıları ancak 20. yüzyılda yapılan kazılarla meydana çıkarılabilmiştir.


İSKENDERİYE FENERİ

Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yapılmıştı. Romalılar Mısır'ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak anılan bir devlet kurmuşlardı. İnşaası M.Ö. 285-246 yılları arasında süren Fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy-Batlamyus-Soter ve Ptolemy tarafından yaptırılmıştı.

Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu.

Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidos'lu Sostratus'tur. Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi. Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi. Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi. Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı.

İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir. Ayrıca yedi harikanın ve gelmiş geçmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı da bu fenerdir.

Üst kısmı M.S. 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yokoldu.

Üzerinde inşaa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir. İspanyolca, Fransızca ve İtalyancada Pharos, deniz feneri anlamına gelmektedir. Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur.



PİRAMİTLER

Herbiri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir. Ve bu taşları temin edebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır.

Piramit kimin adıyla yapıldıysa, onun mumyasının bulunduğu odaya, yılda iki kez güneş girmektedir. Doğduğu gün, tahta geçtiği gün.

Giza'daki üç piramit aralarinda bir Pisagor üçgeni olacak şekilde düzenlenmişlerdir. Bu üçgenin kenarlarının birbirlerine göre orani 3:4:5'dir.
Büyük piramidin tepesi Kuzey kutbunu, çevresi ekvatorun uzunluğunu temsil eder. Ve iki uzunluk aynı kıyasa uygunluk gösterir.

Giza'dan geçen boylam, dünyanın denizleriyle anakaralarını iki eşit parçaya böler. Bu boylam ayrıca, kara üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup, bütün yer kürenin uzunluğuna ölçümünde doğal sıfır noktasını oluşturur.

Piramidin yüksekliğiyle, çevresi arasındaki oran, bir dairenin yarı çapıyla çevresi arasındaki orana denktir. Dört kenarlar dünyanın en büyük ve çarpıcı üçgenleridir.

Büyük Piramit'in tabanının yüzeyi, anıtın yarısının iki katına bölündüğünde pi=3,14 sayısı elde edilir.

Büyük Piramit'in dört yüzeyinin toplam yüzölçümü, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.

Büyük Piramit, dört ana yöne göre düzenlenerek inşa edilmiştir.
Piramit dev bir güneş saatidir. Ekim ortasıyla Mart başı arasında düşürdügü gölgeler mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterirler. Piramidi çeviren taş levhaların uzunluğu bir günün gölge uzunluğuna eşittir. Bu gölgelerin taş levhalar üstünde gözlenmesiyle günün 0,2419 bölümünde yılın uzunluğu hatasız olarak saptanabiliyordu.

Büyük Piramit'le dünyanın merkezi arasındaki uzaklık, Kuzey kutbuyla arasındaki uzaklığa eşittir ve bu mesafe, kuzey kutbuyla dünyanın merkezi arasındaki uzaklığa eşittir



RODOS HEYKELİ

Rodos'un ilk sakinleri olan Dor'lar, Argos'tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan Helios'a taparlardı. Dor'lar Rodos'ta en parlak devrini M.Ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. Mısır ve Fenike'nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.

Dor'lar, Makedonya Kralı Demetrios'la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, zafer anıtı olarak ve ilahları Helios'a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar. M.Ö.281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. Bu haliyle Newyork limanındaki Hürriyet Heykeli'ni andırıyordu.
Rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. Bu nedenle her yıl "Helicia" denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı. İnanışlarına göre, Helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi.

Rodos heykeli ancak 50 yıl ayakta kalabilmiş ve M.Ö. 223 yılında bir depremde yıkılmıştır. Rodos Kolossosu da denilen bu anıtın heykeltıraşı Lindos'lu Khares'ti. Lindos, Rodos adasının üç büyük kasabasından biridir


OLİMPOS'TAKİ ZEUS HEYKELİ

Eski zamanlarda Yunanlılar'ın en büyük festivali, "Tanrıların Kralı Zeus" onuruna düzenlenen Olimpiyat Oyunlarıydı. Bugünkü Olimpiyat oyunlarına benzeyen bu müsabakalarda Anadolu, Suriye, Mısır, Yunanistan ve Sicilya'dan atletler yarışırlardı. Olimpiyatlar ilk kez M.Ö. 776'da başladı. Oyunlar 4 yılda bir düzenleniyordu ve Yunan şehir devletlerinin bütünlüğünü sağlamaya yardımcı oluyordu. Yunanlılar, Yunanistan'ın batı kıyısında Peloponnesus denen bölgedeki Olimpos'ta Zeus adına bir tapınak yaptırmışlardı. Kutsal oyunlar süresince, şehir devletleri arasındaki savaşlar kesiliyor ve oyunlar için Olimpos'a (Olympia) gidecekler için güvenli bir geçiş imkanı sağlanıyordu.
Oyunların yapıldığı yerde bir stadyum ve kutsal bir koruluk vardı. Yunanlılar ilk zamanlarda basit bir yapısı olan tapınağın yerine, zaman içinde oyunların öneminin artmasıyla, yeni ve tanrıların kralının adına yaraşır bir tapınak yapmak istediler. Bunun için Elis'li Libon yeni bir tapınak yapmaya başladı ve M.Ö. 456'da Zeus tapınağı bitirildi.

Tapınak dikdörtgen bir platform üzerine inşaa edilmişti. Binanın yanlarında yeralan 13 adet büyük sütun, tavanı destekliyordu. Her köşede 6 adet sütun vardı. Üçgen şeklindeki tavan heykellerle doldurulmuştu. Kolonların üzerindeki pedimentler, Heracles'in heykelleriyle süslüydü. Tapınağın içerisinde tanrıların kralı Zeus'un görkemli bir heykeli yeralıyordu.

Heykeli, Atina'daki Parthenon tapınağı için Athena heykelini yapan Phidias yapmıştır. Heykel tapınağın batı ucuna yerleştirilmişti. 7 metre genişlikte ve yaklaşık 12 metre yüksekliğindeydi. Zeus, özenle hazırlanmış tahtında oturur şekildeydi. Başı neredeyse tavana değiyordu. Sağ elinde zafer tanrıçası Nike'ı tutuyordu. Sol elindeyse üzerinde çeşitli metallerden kakmalar olan ve üzerinde kartal olan bir hükümdar asası vardı. Altın, abanoz, fildişinden yapılmış olan ve değerli taşlardan kakmaların bulunduğu Zeus'un oturduğu taht, heykelin kendisinden daha etkileyiciydi. Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanların oyma figürleri yeralıyordu.

Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı. Tasarım, bir ahşap çerçeveye altın ve fildişi levhaların tutturulmasıyla yapılmıştı. Olimpos'un havası çok fazla nemliydi. Bu yüzden fildişi levhaların çatlamaması için tapınağın altındaki özel bir havuzda bulundurulan bir yağ ile sürekli yağlanıyordu.

Roma imparatoru Theodosius I, M.S.255 yılında, bir dinsiz adeti olduğu gerekçesiyle olimpiyatları durdurdu. Daha sonra zengin Yunanlılar, heykeli Bizans'a taşıdılar. Heykel, M.S.462 yılında çıkan bir yangında yokoldu.
Olimpos'ta 1829'da Fransızlar tarafından burada bulunan bazı heykel parçaları Paris'te Louvre müzesinde sergilenmektedir.

Bugün, bölgedeki stadyum restore edilmiştir. Zeus tapınağıyla ilgili birkaç sütun haricinde hiçbir şey kalmamıştır. Heykel ise tamamen yokolmuştur. Ancak, o döneme ait bulunan paralar üzerindeki resimlerden, mabedin şekli hakkında ipuçları elde edilebilmiştir.


MAUSELEUM

Plinius'un bildirdiğine göre, dünyanın yedi harikasından biri sayılan Mausoleum,
M.Ö. 350 de Mausolos için karısı Artemisia tarafından yaptırılmıştır. "Farklı cephelerin süslemeleri ve mükemmelliği birbirini taklit eden farklı sanatcılar tarafından ele alındı. Leochares, Bryaxis, Skopas ve bazılarının düşündükleri gibi Timotheus'un sanatlarının seçkin mükemmelliği o yapıya dünyanın yedi harikası arasında ün kazandırdı." Antik yazarlardan Vitrivius böyle söylüyor. Romalı tarihci Plinius'a göre pteron kare şeklindeydi ve çevresinde 36 tane ion stili sütun vardı. Her sütun arasında bir heykel dikiliydi. Pterondaki kabartmalar Amazonlarla Yunanlıların savaşını gösteriyordu. Pteron üzerinde yirmi basamaklı bir piramit vardı. Piramit beyaz paros mermerindendi. İskenderiye limanının karşısında bulunan paros adasından özel seçilmişti. En üstte quadrika (dört atlı araba) bunun üzerinde ise Mausolos ve Artemisia'nın heykelleri bulunuyordu. Tüm istilalara ve doğal afetlere karşın Mausoleum İS. 1406 yılına dek ayakta kalmayı başarmıştır. Ta ki Alman mimar Schegelholt tarafından yapılan St. Peters kalenin yapımına dek. Bu zamana kadar 1500 yıl ayakta kaldı. Sadece basamakları görünen yapının derinlerine giderek elde ettikleri mermeri yakıp kireç yaptılar. Bazı kabartmalar duvar taşı olarak kullanıldı. Bazılarının üzeri silinerek oymalar kazındı. 1875 de Sir C. Newton kazılara başlar, bazı friz ve Mausoleon ile Artemision'un heykellerini ve büyük aslan heykelleri İngiliz Britich Museum'a taşındı. Mausoleum'un yapımı yarılandığında Halikarnassos'un parası biter ve geri kalan bölümler özveri ile yapılır. Neyazık ki şu an yapının yerinde görülecek hiç bir şey yoktur. Bu ünlü yapı Halikarnassos'un diğer karia kentlerinden daha fazla tanınmasını sağlamıştır. Rahip Eustatius 12.yy da "Homeros üzerine açıklamalar" adlı eserinde Mausoleum için ölümsüz pırlanta sıfatını kullanır.

18 Ocak 2009 Pazar

BİRAZ NOSTALJİ BİRAZ MUTLULUK KATALIM

Merhabalar..Bugün biraz nostalji yapmak istedim.Kimimizin hayatında çok öenmli yer tutan sanatçılar olacak bu başlık altında,kimimizin ise işte örnek bir insan dediği duayenler.Fazla söze görek yok..Sizi resimlerle ve kendi cümlelerimle bir zaman yolculuğuna çıkartıyorum..Hazırmısınız?BUYRUN!!!!

Evet..Münir özkul..Unutulmaz filmleriyle,örnek kişiliğiyle yeşilçam'ın unutulmaz aktörü..Sizleri bilemem ama benim en çok sevdiğim aktörler arasında ilk sırada yer almaktadır MÜNİR ÖZKUL...

Esin engin..Yeşilçam'ın kadife sesli sanatçısı.Bence türkiye'nin gelmiş ve geçmiş en nadide sesli sanatçıları arasında.SEVEN NE YAPMAZ adlı şarkısıyla hayatımda en önemli sanatçılardandır..

Şeker mi şeker,tatlı mı tatlı,sevimli mi sevimli..ADİLE NAŞİT..O peri masallarında anlatılan periler kadar iyi yürekli bir insandı..Şimdi aramızda değil fakat kendisini rahmetle anıyoruz...

ZEKİ MÜREN...Kadife sesli duayen..Türkiye'nin unutulmaz efsanesi..Birçok unutulmaz eserin sahibi ve seslendiricisi..Kelime bulamıyorum mazur görün.

O zamanların en büyük komedi ustası..Hayatı boyunca insanları güldürmüş bir duayen.KEMAL SUNAL

Müziğin babası diyebleceğim fakat onların arasında birçok isim bulunan kişi...BARIŞ MANÇO.

Yeşilçam'ın ince bıyıklı,endamlı starı AYHAN IŞIK...
Komedi ustası,Turist ömer karakteri ile gönlümüze taht kurmuş insan..SADRİ ALIŞIK..

Evet sevgili büyüklerim ve arkadaşlarım..Benim görevim burda bitti..Umarım biraz olsun eskilerden birşeyler çağrıştırabilmişimdir..Sevgiler

16 Ocak 2009 Cuma

ÇOK SEVGİLİ HANIMEFENDİLERDEN RİCAMIZDIR

ERKEKLERİN KADINLARDAN RİCASIDIR (Yakarış)

* Pembe dizilerdeki sahte aşk nağmelerini bizden duymaya çabalamayın, çünkü onlar gerçekten rol yapıyor ve kabak bizim başımıza patlıyor.

* Bir SMS gönderdiğiniz zaman ilk 10 saniyede cevap gelmeyince ikinci SMS'te 'Orda mısın???' diye sormayın. Kesinlikle oradayızdır..!

* Mağazada gelinliklere bakıp 'Aaaa ne güzeeel' dediğinizde onun bizim için bir anlamı yoktur. Bizi duygusuzlukla suçlamayın. Gelinlik sadece kızların hayalidir erkeklerin değil!!!

* Saçlarınızı boyattığınızda bunu fark edemezsek anlayın ki yakışmamıştır ve bu bizim suçumuz değildir.

* Çoğu erkek ısrardan ve bir şeyi ikinci kez duymaktan nefret eder; mutlaka ilk söylediğinizi anlamışızdır ama işimize gelmiyordur, lütfen bize geri zekalı muamelesi yapmayın.

* Alışveriş yapmak hiç zevkli değildir ve asla zevkli olmayacaktır.

* 'Beni seviyor musun?' diye sormayın. Emin olun ki sevmiyor olsak yanınızda bir saniye bile durmayız…

* Bizden sizinle aynı üzüntüyü yaşamamızı ve size tuvalete kadar eşlik etmemizi beklemeyin, o sizin kız arkadaşlarınızın görevidir.

* Bir yere gittiğimizde, hangi kıyafeti giyerseniz giyin, size çok yakışıyor. Yemin ederiz. O yüzden bir daha sormayın.

* Biz erkekler gerçekten basitizdir.
Mesela sizden ekmeği getirmenizi istiyorsak, aslında sadece acıkmışızdır ve sadece ekmeği getirmenizi istiyoruzdur. Bundan 'ekmek niçin masada değil' diye bir iğneleme yaptığımız sonucunu çıkarmayın, zira tüm erkekler edebiyatçı değildir…

* Eğer farkında olmadan 2 değişik şekilde anlayabileceğiniz bir şey söylemişsek, ve bunlardan biri kötü ve sizi üzecekse, kesinlikle diğer anlamında söylemişizdir, boşuna bizi sıkıntıya sokmayın…

* Biz farklı anlamlar taşıyan dolaylı, mecazlı soruları anlamayız. Ne istiyorsanız doğrudan söyleyin ve bizi yormayın… * Eğer şişmanladığınızı düşünüyorsanız, ki büyük ihtimalle şişmanlamışsınızdır. Bize sormayın, cevap vermeyi reddediyoruzdur.

* En karmaşık durumda bile bizim için temel kural şudur: 'En kolayını seç'. Bizden komplike şeyler beklemeyin.

* Erkekler genelde sadece ana renkleri görürler. Mesela, şampanya bir renk değil, bir içkidir bizim için.Sarımsı Yeşil, Açık Yeşil Likör yeşili, Çimen Yeşili, Kireç Yeşili, Yay Yeşili, Orta Deniz Yeşili.. Yukarıda saydıklarınız hepsi yeşil işte..!
Lütfen bizi zorlamayın..?

* Erkeklerin çoğunun en fazla 3 çift ayakkabısı vardır. O yüzden 30 çift ayakkabınızdan hangisinin kıyafetinize uyacağını bilmiyoruzdur, lütfen sormayın. Ayrıca uyum diye bir şey yoktur, ve sırf uyum için giyeceğiniz şeyleri 1 hafta önceden tasarlamanız tamamen sizin takıntınızdır. Mavi kotun üstüne her renk ve desen kazak giyilebilir.

* Kırmızı tokanız varsa, sırf bu tokaya uyum sağlasın diye kırmızı takım elbise almak için bize mağazaları dolaştırmayınız.. Lütfeen..!

* Cuma + Cumartesi + Pazar = Bol yemek ve mutfak gerçekliğinin icrasıdır…

* Bizi anlamaya çalışın; ancak bizi anlama işini lütfen fazla abartmayın, çünkü çok kolay anlaşılır erkekler.

* Evi temizleyip yorulduktan sonra, yüzünüze bakılmayacak haldeyseniz, yaptığınız temizliğin bizim için bir anlamı yoktur, takdir beklemeyin. Temiz bir evden ziyade bakımlı görünen bir kadınla bir evi paylaşmak daha anlamlıdır…

* Ev işlerinden sonra yattığınız yerde sızıp kalıyor, ve her türlü kur çabasına yorgunum diyorsanız bu bizi bozar… Bir erkeğe temiz evden önce temiz bir eş, ve hatta sadece bir eş lazımdır. Temizlik bir temizlikçi tarafından da yapılabilir, ama bazı şeyler temizlikçi ile yapılmaz… Yapılmamalı da. Bizi zorlamayın..!

* Aylarca süren baş ağrıları baş ağrısı olamaz, mutlaka bir doktora gidin.

* Size 'neyiniz var' diye sorduğumuzda, 'hiç bir şeyim yok!!!' derseniz size inanırız, bizim için olay bitmiştir. O yüzden bir şeyiniz varsa doğrudan söyleyin sonra bizi anlayışsız durumuna düşürmeyin…

* "Canım sıkılıyor hiç dışarı çıkmıyoruz hep evdeyiz farkındamısın" diye sormayın farkındayızdır. Sadece nereye gitmek istediğinizi söyleyin, bizi yormayın...

* 30 civarında ayakkabınız ve dolaplar dolusu elbiseniz varken bizi iflas ettirmek bir sevgi gösterisi değildir.

NOT: Bunu tanıdığınız tüm kadınlara yollayın; bir kere de olsa erkekleri anlasınlar. Mümkün olduğu kadar çok erkeğe de yollayın ki, onlar da yalnız olmadıklarını bilsinler…
ANNEME GELEN MAİLLERDEN ALINMIŞTIR...

11 Ocak 2009 Pazar




SEMİH SAYGINER (DÜNYANIN EN İYİ BİLARDOCUSU)


Merhabalar..Bugün size en beğendiğim,örnek kişiliğiyle herkezin tanıdığı bir sporcudan bahsetmek istiyorum..Adı SEMİH SAYGINER..12 KASIM 1964 İZMİT'te dünyaya geldi..6 Çocuklu aile'nin beşinci çocuğuydu SEMİH..

Anne ve babasını trafik kazasında kaybetmesinin üzüntüsüyle okula ara veren Saygıner, sonradan dışardan sınavları kazanıp liseyi bitirmeyi denediyse de okul hayatına devam edemedi. Bilardoya ilgisi bu dönemde başlayan Saygıner, ilk başarısını 1981’de katıldığı İstanbul Bilardo Şampiyonası’nda 1. olarak kazandı. Arka arkaya turnuvalara katılmayı sürdürmesine rağmen, maddi sebeplerden dolayı hız kesmek zorunda kaldı ve abisiyle birlikte bir süre onun inşaat firmasında çalıştı. Askerliğinin ardındansa profesyonel olarak bilardoya devam etme kararı aldı ve İstanbul’da bir bilardo salonunda iş buldu. 1988’de Türkiye’de yapılan ve uluslararası arenadaki ünlü isimlerin de katıldığı bir gösteri turnuvasında kendini gösterme şansı yakaladı.

1991 German Open turnuvasındaki başarısıyla 9.luğa yükselen Saygıner, aynı yıl düzenlenen İstanbul Efes Pilsen Grand Prix’inde de 9. oldu. Ardından 1992’de Almanya’da yapılan Berlin Dünya Şampiyonası’nda son oynadığı maçta, Dünya 3 Bant Bilardo Şampiyonu Raymond Ceulemans'ı 3-0 yenerek dünya 8.si oldu. Saygıner, 1993’te Berlin’de Dünya 3.sü olarak Dünya Klasmanı'nda altıncılığa kadar yükseldi.

Semih Saygıner, 1994 yılında Belçika’da düzenlenen Gent Dünya Şampiyonası’nda 1.ci olarak ilk Dünya Kupası'nı kazandı. Bu başarısıyla Dünya Klasmanı’nda 3.lüğe yükselen Saygıner 2 dünya rekoru kırdı. Daha sonra yeniden kırılan bu rekorlar şöyleydi:

1994 - 45 sayı 11 vuruş - 4.090 ortalama (3 Set)

1994 - 50 sayı 14 vuruş - 3.571 ortalama (3 Set)

Yine 1994 yılında Saygıner, bilardonun en önemli ligi olarak bilinen Hollanda Takımlar Ligi’ne transfer oldu. 1998’de Antalya, Kemer’de yapılan Dünya Bilardo Şampiyonası’nda (3 bant) finalde Hollanda’lı Cerwin Walentijn’i yenerek 1. oldu. 2003’de Mönchengladbach, Almanya’daki Dünya Bilardo Takım Şampiyonası’nda Tayfun Taşdemir’le birlikte finalde Yunan takımını yenerek Şampiyon oldu.

Toplamda 25 Defa Türkiye Grand prix şampiyonu olan Saygıner, 3 bantta 14 kez Türkiye Şampiyonu oldu. Karambolde 10 kez Türkiye Şampiyonu olurken, Cadre 47/2’de ve tekbantta da birer kez Türkiye Şampiyonluğu başarısını yakaladı.

Çeşitli yerlerden yılın sporcusu ödülüne layık görülen Saygıner, 7 Şubat 2004’te de Antwerp, Belçika’da 2003 Yılının En İyi Bilardo Oyuncusu seçildi. 2006’da UMB’nin (Union Mondiale de Billard) dünya oyuncular listesinde 8. sırada bulunan oyuncu, 3 yıl boyunca Potekiz Ligi’nde FC Porto Bilardo Takımı’nın kaptanlığını yaptı. 2005’de F.C.Porto takımı ile Avrupa Kulüpler Şampiyonası’nda bronz madalya kazandı. 2006 Avrupa Şampiyonası'nda gümüş madalya kazanırken, aynı yıl Avrupa Kulüpler Şampiyonası'nda 2.liğe sahip oldu.

Semih Saygıner, 1995’de bilardo oyuncusu Aygen Berk ile evlendi. Bayanlar Türkiye Şampiyonluğu bulunan Berk, aynı zamanda Türkiye Bilardo Federasyonu kurucu üyesi. Türkiye’de bilardonun sevilmesinde ve hızla yaygınlaşmasında büyük payı bulunan Saygıner de 1996-1997 yılları arasında bilardo federasyonunun başkanlığını yürüttü.

Dünya bilardo camiasında 'Mr. Magic' ve 'the Turkish Prince' lakaplarıyla anılan Saygıner’in, Bilardo Literatürü'ne geçmiş 42 özel vuruş tekniği var. Başarılı oyuncu Hollanda Ligi’nde oynamaya devam ediyor.

Kazandığı Turnuvalar ve Diğer Dereceleri

1994 Dünya kupası şampiyonu (Gent-Belçika)

1994 Olimpiyat meşalesi ödülü (İstanbul-Türkiye)

1994 Dünya Kupaları serisi 3.sü (6 ayak)

1995 Kore açık üçbant turnuvası şampiyonu (Suwon-Kore)

1995 Mersin uluslararası turnuva şampiyonu (Mersin-Türkiye)

1996 Mersin uluslararası turnuva şampiyonu (Mersin-Türkiye)

1998 Dünya kupası şampiyonu (Göynük-Türkiye)

1998 Dünya kupası 2.si (Antwerp-Belçika)

1998 Hollanda uluslararası turnuvası şampiyonu (Zundert-Hollanda)

1999 Dünya kupası 2.si (Lasvegas-ABD)

1999 Amerika açık üçbant turnuvası şampiyonu (San Jose-ABD)

1999 Hollanda Grand prix şampiyonu (Barendrecht-Hollanda)

1999 Avrupa şampiyonu (Porto-Portekiz)

2000 Dünya Kupaları serisi (5 ayak)2.si

2000 Danimarka açık üçbant turnuvası şampiyonu (Danimarka)

2000 Amerika açık üçbant turnuvası şampiyonu (Boston-ABD)

2000 Amerika açık üçbant turnuvası şampiyonu (Atlanta-ABD)

2000 Meksika açık üçbant turnuvası şampiyonu (Mexico city-Meksika)

2000 Metropol Elmas kupası şampiyonu (Antwerp-Belçika)

2000 Avrupa şampiyonası 2.si (Madrid-İspanya)

2000 Dünya kupası şampiyonu (Bogota-Kolombiya)

2000 Yunanistan açık üçbant turnuvası şampiyonu (Atina-Yunanistan)

2000 Japonya kupası şampiyonu (Tokyo-Japonya)

2001 Dünya kupası şampiyonu (Bogota-Kolombiya)

2001 Metropol Elmas kupası şampiyonu (Antwerp-Belçika)

2002 Avrupa kulüpler şampiyonu (Hollanda Ligi Vanwanrooij bilardo takımı ile)(Oporto-Portekiz)

2002 Japonya kupası şampiyonu (Tokyo-Japonya)

2003 Dünya kupası şampiyonu (Lasvegas-ABD)

2003 Dünya şampiyonu (Valladolid-İspanya)

2003 Milli takımlar Dünya şampiyonu (Tayfun Taşdemir'le birlikte) (Almanya)

2003 Zaman gazetesi yılın sporcusu özel ödülü (İstanbul-Türkiye)

2004 Milli takımlar Dünya şampiyonu (Tayfun Taşdemir'le birlikte)(Viersen-Almanya)

2004 Dünya kupası şampiyonu (Atina-Yunanistan)

2004 Dünya Kupaları serisi (5 ayak) 2.si

2004 Dünya'da yılın oyuncusu ödülü (Antwerp-Belçika)

2004 Süper kupa şampiyonu (Antwerp-Belçika)

2004 Milliyet gazetesi yılın sporcusu özel ödülü (İstanbul-Türkiye)

2005 Avrupa kulüpler şampiyonası Bronz medalist (Portekiz ligi F.C.Porto takımı ile) (Fransa)

2005 Dünya Oyunları Bronz Medalist (Duisburg-Almanya)

2006 Avrupa Şampiyonası Gümüş medalist

2006 Avrupa Klüpler Şampiyonası 2.liği

9 Ocak 2009 Cuma

FİLİSTİN'E DESTEK


Merhabalar..Uzun bir süredir derslerim nedeniyle blogumla ilgilenemedim fakat çok güzel bir yazıyla yazılılarımın sonunda aranıza dönmüş bulunmaktayım..Çok üzüldüğüm bir konu son günlerdeki İSRAİL-FİLİSTİN olayı..İnanın benim yaşımdaki gençler umursamazken oradaki ölen binlerce insan yüzünden içimiz parçalanıyor..Neyse şimdi sizi yazımlar başbaşa bırakıyorum..


GAZZE'yim ben...Yıkık, harap, mağrur ve asi...

Medeniyet denilen arsız yalanın tekzibi...
İşgale uğradım, yağmalandım, kana bulandım.
Evlatlarım ceset ceset yatar caddelerimde...
....dünyanın gözleri önünde...
Sofrasında yer aradığınız bir ziyafetin zor lokmasıyım.
Barbarların istilası karşısında Şark'ın nefs-i müdafaasıyım.
Bayramdı. Çatışma vardı. Cuma sabahı camide vuruldum.
Yerde can çekişirken bulundum. Yaradan'ın evinde, Yok - eden vardı o gün...
Aradıklarını söyledikleri kitle - sel imha silahlarıyla geldiler.
Kafama nişan alıp, beynimi deldiler.
Dağıldı kafam, parçalandı yüzüm.
Kızıla kesti dayandığım duvar; Kendi kanıma gömüldüm.
Tanırsınız beni...
Vietnam'da beynine kurşun sıkılan da bendim;
Filistin'de taşlarla kolu bacağı kırılan da...
İzmir'de ilk kurşunu atan da...
Hepsinde suçum aynıydı:
İşgalciye karşı ülkemi savunuyordum.
Ve kanlar içinde yattığım yerden dünyaya, unuttuğu bir yemini, "isyan"ı
hatırlatıyordum.
Fakat ne mümkün!
Katilim, benden çok önce dağıtmış dünyanın beynini...
Kara bir perde inmiş Ademoğullarının gözüne...
Görmüyor, duymuyor, ses vermiyor.
Susuyor riyakarca...
Aslan tarafından parçalanan avın artığına göz dikmiş sırtlanların
iştahıyla...
....susuyor, katliama ortak olma pahasına...
Şimdi yalanlar söyleyecekler sana...
"Özgürlük götürdük, onun için öldürdük" diyecekler.
Bir tek yüzüm var, bunun karşısına koyabilecek.
Bu darmadağın, bu delik deşik, bu kanlı yüz, feneri olsun kör
gözlerinizin...
GAZZE adını, zulmün defterine yazın.
Ve asla unutmayın.
Dönerim bir gün; mazlumun ahı gibi çıkar gelirim.
İsyanlarla, sandıklarla... olmazsa, belime sarılmış bombalar, cephane yüklü
kamyonlarla...
"Terörist" diye işitirsiniz manşetlerde adımı yine; büyüğüne tapar, küçüğünü
lanetlersiniz.
Suçlunun savcı, mazlumun sanık olduğu bu sefil mahkemede, adım adım faşizme
gidersiniz.
Ödersiniz bedelini sükutunuzun...
Bir gün pişman olursunuz.
İşte o gün hatırlayın beni:
Ben, GAZZE'yim.
21. asrın kabristanı, insanlığın son kalesiyim.